Tuesday, December 17, 2013

Marcony Restoran (Bir Italyan havasi)

at 2:32 PM 0 comments
Italyan mutfagini cok sevdigimden dolayi farkli restoranlar denemek ve bu restoranlarda farkli tatlarla tanismayi seviyorum. Arastirirken karsima Marcony restoran geldi.

Bu restoran Manhattan'da,  Lexington Avenue ve 31 & 32. cadde araliginda bulunuyor. Sunu belirtmeliyim daha orta yas kesimine hitap eden bir atmosferi var. Mekan biraz şık bir yer ve cok gunluk bir kiyafetle gelmemek gerekiyor. Sakin, huzurlu bir ortamda yemek yemek icin ideal. Yemekleri oldukca lezzetliydi. Orada ilk tortellini yedim ve bundan memnun kaldim. 



Sunday, December 15, 2013

New York'ta Seks Muzesi

at 9:50 PM 0 comments
Muzeler, sanat ve teknoloji alanlarinda yer alan bazi nesnelerin bir arada bulunduruldugu yerdir. Cogumuz yasadigimiz sehirde mutlaka gider yakindan gormek isteriz. Hatta yurtdisina ciktigimizda da ilk is muzeleri gezmek olur. Benimde internetten uygun fiyatlarda konserler, aktiviteler arastirirken, karsima Museum of Sex cikti. Derken biletlerimizi aldik ve gittik. Manhattan’da yer alan bu muze aslinda dukkan tarzinda bir yerden ibaret. 
Giris katinda bu konu ile alakali kitaplar, dergiler, aksesuarlar, kondomlar vs yer aliyor. Sag tarafta kocaman yatak var. 


Biletinizi aldikdan sonra ikinci kata cikiyorsunuz. Ikinci katta fotograflar var. Bu fotograflarda genc,yasli,gay,lezbiyen gibi partnerler ve iliski cesitleri var. Duvara asilmis olan telefonlari actiginizda karsiniza size bazi hikayeler anlatan bir adam cikiyor. Bu hikayelerin ne oldugunu tahmin edebilirsiniz. Minik ekranlarda videolar oynatiliyor. Duvara bi yorgan gibi bir seyin uzerine islenmis cesitli insan yuzleri var. 


Ucuncu katta ise pornonun nasil ciktigi ve ilk kadin pornocunun fotograflari var. Bu kadinin hikayesini okudugumda bu filmleri cekmek icin zamaninda kocasinin muduruyle de birlikte oldugu yaziyordu. Sonraki yillarda bu kadin seks isciligine karsi cikmis ve bu sektoru birakmis. Ardindan trafik kazasinda hayatini kaybetmis. Ayrica bu katta buyuk ekrana yansitilmis iliski videosu vardi.
Koridor gibi bir yerden gectikten sonra bir odada hayvanlardaki cinsel hayat ne sekilde oluyor fotograflanmis, video gosterimi yapilmis ve aciklamali yazilmis.

En alt katta ise muzenin kafesi vardi. Burada ictigim mocha muhtesemdi. Kesinlikle icmenizi tavsiye ederim.



Cikislarda hediyelik esya reyonlari olur ya, burada da konsepte uygun esyalar var. Bu muzeye kadin-erkek yasi 18+ olan herkes gelebilir, gezebilir. Insanlar gezerken cok dogal ve rahat davraniyor, durumlarla dalga gecenler gulenler bile oluyordu. Yine de cok ahim sahim bir sey oldugunu soyleyemem ama merakinizi gidermek icin gidip gezebilirsiniz.


NOT: Bu muzeye ait fotograflarin hepsini koymak bana icerik acisindan cok uygun gelmedi ve bu yuzden cogunu eklemedim. 


Tuesday, December 10, 2013

Spot Dessert Bar

at 8:57 PM 0 comments
Bir gun canimiz aniden tatli cekti. Ne yapalim, ne edelim derken Google’a sormaya karar verdik. O da bize Spot Dessert Bar’a gidin dedi. Niye yalan soyleyeyim iyi ki de gidin demis. Oldukca memnun kaldigim bu mekan Korean yeridir. Manhattan’da iki subeleri var. Gittigimizde sira vardi ve biraz bekledik. Populer bir yer olmali ki ayrilirken de uzun kuyruk olustugunu farkettim. 

Cesit cesit makaronlar, cookieler, cupcakeler ve de farkli tatlarda tatlilari var. Ben, Chocolate Green Tea Lava Cake:


esim ise, ismini hatirlayamadigim ama tadini unutamadigim seftalili crunchli bir tatli aldi. Itiraf etmeliyim ki aklim esimin tatlisinda kaldi, gercekten harikaydi


Yaninda kahve cesitlerinden herhangi birini alabilirsiniz. Ama cok sekerli bir icecek almamanizi tavsiye ederim.

Bu arada size bir kart veriyorlar. Her gittiginizde $10 lik siparis verirseniz birer kutucuk isaretliyorlar. Toplamda 10 kutu isaretlendiginde bir tane bedava kazaniyorsunuz.
Calisanlari cok sevimli ve guzel insanlar. Kesinlikle gitmenizi tavsiye ederim. Green tea’nin tatlida nasil durdugunu en tatli kesfedebileceginiz bir yer!


Afiyet sekerler olsun!

Pastis'de Bir Aksam Yemegi

at 8:13 PM 0 comments
Esinizle, sevgilinizle veya is arkadaslarinizla guzel ve de slk bir yemek yemek isterseniz Pastis’e gidebilirsiniz. Pastis, Fransiz mutfagini barindiriyor. Fransiz mutfagina geldiyseniz tabi ki sogan corbasi tatmaniz gerekiyor. Bende oyle yaptim ve sogan corbasi siparis verdim. 
Ana yemek olarak ortaya et yemegi soyledik. Bu et yemegi ile birlikte kasarli patates puresi ve ispanak geldi. Yedigim yemekler benim damak zevkim acisindan bana biraz yaglica geldi. 




Fiyat olarak biraz pahali diyebilirim. 

Mekanin yeri Manhattan’da 9. Avenue -12.street arasinda kaliyor. Hizmet iyiydi. Menude secim yapmakta zorlanirsaniz ilgileniyorlar, boylece kafaniz cok karismamis oluyor. 

Monday, December 9, 2013

Tiramisu Severler Buraya!

at 9:32 PM 0 comments
Via Quadronno, Manhattan'da yer alan cafe-restoran tarzi bir mekan. 73. Street ve 5th-Madison avenue arasinda bulunuyor. Girdiginizde kafenin on tarafinda bir kac masa var ve iceriye dogru ilerledikce koridor seklinde bir yerden arka tarafa geciyorsunuz. Arka tarafta genellikle aksam veya ogle yemegi icin gelen insanlar oturuyor. 




Oldukca sevimli bir yer olan bu cafede ben tatli yemek icin gittim. Cogu kisinin masalarinda gordugum icin corbalarinin da guzel oldugu kanisindayim.

Eger ki tiramisuyu farkli bir tarzda yemek istiyorsaniz dogru yerdesiniz demektir. 

Tatli menusunde iki cesit tiramisu var benim bahsedecegimin ismi Tiramisu di San Dona. Kesinlikle denenmesi gereken harika bir tatli. 


Once kahveye sonrasinda ise kremaya batiriliyor. Iki kisi icin servis ediliyor ve doyurucu. 






Yaninda cappuccino veya mocha tarzi bir icecek alabilirsiniz bu tabikide sizin tercihinize kalmis. Ben bu kafeden oldukca memnun kaldim. Atmosferi, calisanlari, hizmet kalitesi bence tatmin ediciydi. Sizde benim gibi tiramisu sevenlerdenseniz buraya gitmenizi kesinlikle oneririm.

Simdiden afiyet olsun…    

Tuesday, November 26, 2013

Restoran Deneyimleri

at 7:00 PM 0 comments
JOE'S AMERICAN BAR AND GRILL

Bu restoranla ilgili olarak hizmet iyi, yemekler guzel, afiyet olsun derim


Hamburgerin icerisinde sadece et vardi yesillik, tursu ve domates tabagin kenarina koymuslardi. 


Amerika'da herhangi bir yerde et yemegi isterseniz size nasil pismis istersiniz diye soruyorlar. Ben genellikle well done diyorum (iyi pismis). Orta pismis ve az pismis diyede istiyebilirsiniz. Fakat bu durumda etin hafif pembe yani yari pismis oldugunu goreceksiniz. 


 Siparisimizdeki dip sos oldukca lezzetliydi. Appetizer olarak istedik ama baya bi yedik bundan. Icerisinde ispanak ve enginar karisimi var.  

Monday, November 25, 2013

Rönesans Festivali (Hadi gecmisi yasayalim)

at 4:26 PM 0 comments
Kucuklugumde yasadigim sehirde belli donemlerde fuar kurulurdu. Bu fuar; kocaman donme dolabiyla lunapark, yeme-icme yerleri, el isleri bulunan tezgahlar ve cesitli konserlerden meydana gelirdi. Her sene o gun geldiginde giderdik ve hatta fuar zamani boyunca bir kac kez daha giderdik. Guzel gunlerdi, eglenceliydi. Amerikada’da bu tarz festival havasinda olabilecek yerleri merak ederken karsima Ronesans festivali cikiverdi. Ronesans festivali, yaklasik 50 senedir var olan ve orta cag Ingilteresini eglenceli bir sekilde sunan sosyal bir etkinlik. Bu festival her sene belli donemlerde gerceklesmekte olup, Amerika’nin bir cok eyaletinde yapilmaktadir. 
 Biletlerinizi internet araciligiyla veya oraya gittiginizde de temin edebilirsiniz. Bilet fiyati yanlis hatirlamiyorsam $15 civarindaydi. Arabanizi park etmeniz icin yerler var, herhangi bir park ucreti odenmiyor. Ancak arabanizi park ettiginiz alan ile festivalin oldugu yer arasi biraz mesafeli oldugundan ucretsiz otobusler duzenlenmis. Bu otobuslere binmeyip yurumeyi de tercih edebilirsiniz tabiki. Festival, kocaman bir arazi uzerine kurulmus minik bir kasabada yapildigi hissi veriyor. 

Alana girdiginiz andan itibaren neseli bir hal alip, iciniz kipir kipir oluveriyor Farkli farkli kostumlerde insanlar etraflarina nese saciyorlar. 

Bu festivalin olmazsa olmazi; kiyafetleri, takilari ve sac sekilleri ile kendilerini gosteren kralligin Lord ve Lady'leri idi. Tabi ki isterseniz bu etkinlik icerisinde bir leydi-sovalye veya bir dilenci-ayyas kostumleriylede katilabilirsiniz.

Tiyatro, sihirbazlik gosterileri, muzikli eglenceler gibi bir cok etkinlik duzenlenmis. 
Bununla birlikte; atli-mizrak dovusu, okculuk ve buna benzer turnuvalar duzenleniyor. Okculuk gibi az fiziksel caba gerektiren yarismalar katilimcilara acikti.

 Festivalin minik carsisinda kendinize veya sevdiklerinize farkli turde hediyeler alabilirsiniz. Cesit cesit maskeler, kostumler, mumlar, sallar, semsiyeler, takilar, sapkalar, parfum esanslari vb gibi bir cok sey mevcut. 
Bu festivalde kostumlu olmak isteyip kiyafet alamadiysaniz bunu kiralayan dukkanlar da var. Isterseniz tarot faliniza baktirabilir, ardindan dovme yaptirabilir bir de ustune cam isleme sanatini izleyebilirsiniz. 

Karninizin aciktigi anda yemek yiyebileceginiz yerler  var: Sandwich, hamburger, pizza, patates, kocaman hindi butu benim aklimda kalanlar.

Ronesans festivali benim icin guzel bir deneyim oldu. 
Festival boyunca o donemde yasadiginiz hissine biraz olsun yaklasabiliyorsunuz.

Her gununuz festival nesesinde gecmesi dilegiyle!

Tuesday, October 29, 2013

Taikoza Konseri (Calsin davullar)

at 8:59 PM 0 comments
Amerika’da yasamanin diger guzel yani ise, bir cok kulturel aktivitelere katilma olanaginizin olmasidir. Broadway showlari,tiyatrolar, konserler, festivaller ve bunun gibi bir cok etkinlige katilabilmek mutluluk verici. Sizlere gitmis oldugum “Taikoza” adindaki bir konserden bahsetmek istiyorum. Bu konser Broadway uzerinde yer alan ‘Symphony Space’ isimli tiyatroda gerceklesti. Bu yerin hemen yanindaki metro sayesinde ulasimi rahatlikla yapabilirsiniz. Bilet fiyatlari $40 civarinda. Erken gitmekte yarar var, sirada beklerken uzun kuyruklarin oldugunu gordum. Biletinizi internet uzerinden aldiysaniz oncelikle giseye gitmeniz gerekiyor sonrasinda gecmenize izin veriyorlar. Onun disinda biletiniz varsa direk kontrolden gecebiliyorsunuz. Herhangi bir koltuk numaraniz yok istediginiz yere oturabiliyorsunuz. Kim once giderse o guzel yerleri kapiyor. Konser baslamadan once telefonlari kapatmanizi, her turlu video, ses ve fotograf cekiminin yasak oldugu anonsunu isittikden sonra nihayet konser basliyor.


Taiko, Japonyanin geleneksel davuluna verilen isimdir. Gunumuzde enstrumanlar sanata hizmet ederken, eskiden Japonlarda davullar, askerlerin morallarini yuksek tutmak ve ordu icerisinde iletisimi saglamak icin kullanilirmis. 



Gordugum kadariyla davullarin calinabilmesi muthis bir direnc ve guc gerektiriyor. Oyle ki Taiko uyelerinin, gunluk calismalarina ilaveten 22 km kosmalari gerektigini duymustum. Konserin benim icin ilginc yanlarindan biri minicik kadinlarin kocaman davullari calmalariydi. Izlerken bir an kendimi onlarin yerine koydum da, bana gercekten yorucu geldi.


Davullar calinirken ara ara bagirma seklinde sesler cikariyorlar boylece irkilip tekrar dinlemeye devam ediyorsunuz. Konser sirasinda bir diger parcaya gecilmek istendiginde sahneyi birlikte toparliyorlar, goturulenlerin yerine ilgili enstrumanlar getiriliyor ve bu cok uzun surmuyor. Konser yaklasik 2 saat surdu ve tek ara verildi o da yaklasik 10 dakika kadardi.

Farkli kulturlerle ilgili bisiler gormek bana iyi geliyor. Ve bu yuzden konseri izlemekten keyif aldigimi soyleyebilirim. 

Mutlu gunler!

     

Tuesday, September 10, 2013

High Line Park

at 9:32 AM 0 comments
Cogumuz kimi zamanlarda sehrin o bunaltici kalabaligindan kacip, sessiz, sakin ve kendimizi bulabilecegimiz yer edinmek istedigimizde, parklara gideriz. Cimen, yesillik, agaclar ve cicekler insana huzur verir. Bedava huzuru elde edebileceginiz tek yerdir parklar. Kimi insanlar zarar verirken, kimileride mevcut yerleri kullanip donusturmeyi amac edinip, proje haline getirir. "High Line" bu bahsettigim proje kapsamina girmis olan bir yerdir. High Line, 1929 ve 1934 yillari arasinda, caddede meydana gelebilecek kazalari onlemek amaciyla kurulmus, depolara genellikle et ve gunluk urunler tasiyan, yerden yukseltilmis bir demiryolu hattidir. Bu hat zamanla, otoyollarin yapilmasi ile onemini kaybetmis ve kapanmis. O bolgede oturan insanlar, mimarlar ve sehir planlamacilarin da fikriyle restore edilip, park haline getirilmesine karar verilmis. High Line, Manhattan'da 10. avenue ve 16. street arasinda yer aliyor. Parkin guzel ve oldukca ozenilerek tasarlanmis oldugu cok belli. Bana gore en ilginc yani mevcut olan tren raylarina zarar verilmemis olmasiydi yani butun olarak degil belki ama kismen duruyor. Raylarin arasinda otlar ve cicekler yetismis. Kocaman agaclar, sizin buranin onceden demiryolu olabilecegi ihtimalini dusundurmuyor.
Yurudugunuz yol boyunca cevrede apartmanlar var, " burada oturan insan ne sansli " diyorsunuz ister istemez. Cimenlerde insanlar sere serpe oturmus kitap okuyor, sohbet ediyor. Caddeye bakan kismi cam ile kapli minik amfi gibi bir yer olusturulmus, burada ise arabalara ve yola bakiyorsunuz. 
Bu camli yeri gecip devam ettiginizde park icinde degil fakat parktan gorunebilir bir yerde sokak sanatini goruyorsunuz. Duvara ne de guzel cizmisler.
Karniniz acikir veya susarsaniz, yiyecek - icecek satin alabileceginiz kucuk yerler var. Bu yerlerin yanindaki masalarda insanlar yemegini yiyip, guzel manzaranin keyfini cikariyorlar.
Sezlong seklindeki tahtadan oturma yerleri de cok tatli bir goruntu olusturmus.
Parkta, miniklerin ve hatta yetiskinlerin de en sevdigini gordugum yer ise zeminden su akan yer olmustur. Cogu kisi ayakkabasini cikarip, sulak zeminde ayaklarini sevindiriyor.
16. Street'den baslayip, 30. Street'e kadar devam eden High Line Park, bana gore 7'den 70'e herkesin ilgisini cekmis, turistlerin ugradigi bir yer olmus ve projenin basarili oldugunuda kanitlamistir. Guzel ve de  gunesli bir gunde buraya gitmenizi ve keyfinizi yerine getirmenizi diliyorum!

Huzurlu Gunler!

Wednesday, September 4, 2013

Amerika Acik Tenis Turnuvasi (US OPEN)

at 9:04 PM 0 comments
Tenis, benim icin bir donem oynadigim ve hep gelistirmek isteyip de erteledigim, icimde bir yerlerde oylece kalakalan bir spor dalidir. Kucuklugumden bu yana televizyondan turnuvalari izledigimde heyecanlanir, bir gun bende tum bunlari yerinden izleyecegim derdim ve nitekim oldu. Grand Slam tenis turnuvasinin dorduncusu olan US OPEN (Amerika Acik) her yil Agustos ayinin son haftasinda baslamak uzere iki hafta sure ile duzenlenmektedir. Turnuva New York, Queens'de meydana gelmektedir. Benim gittigim Artur Ashe kortu ise en yuksek seyirci kapasitesine sahip bir kort olmasiyla unlu. 



Bilet fiyatlari oyunun oyananacagi saate ve yerin konumuna gore degismektedir. Internetten kolayca alabilirsiniz. Bazen gitmekten vazgecen insanlar internet uzerinden biletlerini satiyorlar onlardan da alabilirsiniz. Ulasim konusunda ise, eger araba ile giderseniz odediginiz bilete ek olarak 20$ lik bir park ucreti dahil olacak. Ama trafigin yogun olacagini goz onunde bulundurursaniz veya arabaniz yoksa, metro ile cok rahat bir sekilde ulasim saglayabilirsiniz. 
Gordugum kadariyla metro ile gelen insanlarin problemlerinden bir tanesi cok kalabalik olmasi ve metro girisinde uzun kuyruklarin olusmasidir. Alana geldiginizde guvenlik taramasindan geciyorsunuz burada her yerde olan rutin kontroller cantalar vs araniyor.
 Ilginizi cekecek bir cok kucuk magazalar var. Buralardan sapka, tshirt, bardak vb gibi urunler alabilirsiniz. Karniniz acikirsa hamburger pizza ve patates secenekleriniz var. Iceceklerde ise gordugum bira fiyati 9$ civarindaydi. Eger biletiniz belli bir limitteyse yani nasil desem yuksek fiyatlilardan aldiysaniz, oradaki bazi luks restoranlarda yemek yiyebiliyorsunuz. Stada giriste biletinizi gosterdikten sonra numarasina gore yolunuza devam ediyorsunuz. 
Gittigimiz Arthur Ashe stadinda 3 kat yukari ciktikdan sonra yerimize ulastik. Stad muazzam buyuklukteydi oyle ki en yukariya ciktigimda basim dondu, sanki eglence parkindaki roller coaster'a bindigim zamanki heyecani yasadim. Abartmiyorum bir sure bakamadim korta, o kadar yuksekti ki sandalyeme yaslandikca yaslandim.
Ben stadin buyuklugune alistiktan ve insanlar gelmeye basladiktan sonra musabakanin baslamasi icin Novak Djokovic ve João Sousa ile kisa konusma ekrana yansitildi. Oncelikle kendileri ile ilgili bilgiler geldi. Sonrasinda ise Sousa 'yapabileceginin en iyisini yapmaya calisacagini' soyledi ve cikti. Djokovic konusunca tum stad yerinden oynadi, muthis bir ilgi vardi kendisine karsi. Djokovic sirpli bir tenisci, Sousa ise Portekiz. 
Benim ilgilimi ceken sey; 'Hawk Eye' (sahin gozu) adi verilen, topun saha icinde yada disinda oldugunu dev ekrandan seyirciye gosteren teknolojiydi. Bu sayede kimin hakli oldugunu rahatlikla anlayabiliyorsunuz. Oyunu Djokovic kazandi. Mucadeleler sirasinda ise seyircinin nerede susup, nerede bagirmasi gerektigini bilmesi cok guzeldi. Insanlar cok rahat , ozellikle de kadinlar. Hatta en cok onlar bagirip, tezahurati onlar yapiyor. Insanlar macin keyfini yiyecek bisiler ve bira esliginde yasiyorlar ve bu kimseyi rahatsiz etmiyor. Set aralarinda kameradan tribunun cesitli yerlerine odaklanildi ve dev ekrana yansitildi. Kameraya alindiginin farkina varan insanlar hopladi, zipladi, el salladi. Bazisi ise hic farkina bile varmadan yanindakiyle konusmasina devam etti. Biz bu asamada cok eglendik cunku insanlar normal bi sekilde dururlarken, bir an da kameranin kendisinde oldugunu gorunce komik sekillere burunebiliyorlar. Kamera bazen locada yer alan unlu isimleri de, kim olduklarini yazarak cekiyor. Mac bitiminde, cikislarda herhangi bir problem yasamadim.Toplum olarak herkes birbirine saygililar. Cikarken ki o yogun kalabalik sizi rahatsiz etmiyor cunku bir itis kakis soz konusu bile degil. 

Eger Agustos sonu gibi Amerikaya gelirseniz, Open Us'in herhangi bir roundunu izlemenizi tavsiye ederim. 
Keyifli anlar :)

Monday, September 2, 2013

Amerika'da Kahvalti

at 9:53 PM 0 comments
Kahvalti kulturu Turkiye'de oldukca genis bir yere sahiptir. Yore yore peynirlerimiz, zeytinlerimiz, ekmeklerimiz, caylarimiz vardir. Temiz masa ortulerinin uzerine kurulan sofralarda muhakkak zeytin, peynir ve receller bulunur. Evin maddi durumuna gore sucuk, pastirma da yerini alir. Tadina doyum olmaz kahvaltinin. Zamana takilmak olmaz, hemencecik yapilmaz ve mumkunse ailecek bir araya gelinir. Koyu sohbetlerimiz ise cay esliginde uzar gider. Kahveyi daha buyuyunce icilecek bir icecek olarak gorurken, cay icin bu kural cok gecerli olmaz. Cocuklarinki sulandirip, yaslilarimizinki ise limon esliginde ikram edilir. Neyse, bizim kahvaltilarimiz anlat anlat bitmez, essizdir cunku!
Buradaki kahvalti kulturu ise biraz bizden farkli. Insanlar daha cok zamana karsi yaristiklarindan ozellikle de hafta ici pratik seylerle gecistiriyorlar bu ogunlerini. Bunlardan en yaygin olani 'Cereal' adini verdikleri sut ile karistirilan misir gevregidir. Uzun sure tok tutar ve yapmasi pratiktir. Sonrasinda ise mutlaka kahve icerler ve eger yaz ayindaysa 'iced coffee' olarak Starbucks, Dunkin' Donuts ve benzeri kafelerden alirlar. Ozellikle Dunkin' Donuts'in 'egg and cheese' ini tavsiye ediyorum, lezzetlidir.
 Ayni dukkanin diger alternatif yiyecekleri ise donut ve muffin seklindedir.

Ailecek gidilebilecek guzel bir kahvalti yeri olan 'Ihop' hafta sonunun vazgecilmezlerindendir. Giriste kac kisi oldugunuzu soylersiniz ve yer durumuna gore biraz bekletip sizi masaniza gotururler. Buranin bana gore en cilgin yani omletleridir. Kocaman rulo yapilmis omletleri var!
Kac yumurtayla yaptiklarini dusunmek istemiyorum. Sebzeli, etli, tavuklu, domuz etli gibi secenekler var siz kendinize uygun olani secip afiyetle yiyorsunuz. Bu omletlerin yaninda pancake ve meyve tabagi secenekleri var hangisini isterseniz onu getiriyorlar. Size tavsiyem gercekten cooook ac olarak gidin :) Kahveniz ise termosta geliyor ve ortaya kucuk paketlerde sut kremalari koyuyorlar. Ihop'da pancakeler de oldukca lezzetlidir. Pancake, Turkiye'deki kreplerin daha kalinca ve tatli olani diyebilirim. Masanin kenarinda duran cesitli soslari kullanip tatlandirabilirsiniz. 'French Tost' adini verdikleri sey ise tost ekmeginin sekerli-soslu hali gibi bisi. Uzerine cesitli meyveler ve krem santi koyuyorlar. 
French Tost benim pek damak zevkime uymadi ama sizi bilemem yine de deneyin derim. Bu seceneklerin yaninda krep,waffle ve burger gibi yiyecekler de var. Eger Amerikaya geldiyseniz mutlaka Ihop'da kahvalti yapmanizi ve ozellikle omletlerini denemenizi tavsiye ediyorum. Eminim pisman olmayacaksiniz. Ne diyorum? Farkli kulturler getirir yenilikler! 

Kalin saglicakla :)


 

Gezen Bayan Copyright © 2012 Design by Antonia Sundrani Vinte e poucos